üniversite kursu ankara






yandan çarklı deyimi


 (1) Şekeri yanına konmuş olan kahve veya çay.?Usta, iki yandan çarklı yap!? (2) Bir omuzu düşük olarak yürüyen. (3) Çarkı yanda olan gemi.









Son Sorgulanan Deyimler

Deyim

Anlamı

 (1) Şekeri yanına konmuş olan kahve veya çay.?Usta, iki yandan çarklı yap!? (2) Bir omuzu düşük olarak yürüyen. (3) Çarkı yanda olan gemi.

argo (birinin) aşırı biçimde şaşırıp telaş ve korkuya kapılmasını sağlamak.

sürekli olarak ve her gittiği yerde suç işlemiş, yaşamı hapishanelerde geçmiş kimse için söylenir.

argo (1) (futbol ve benzeri oyunlarda) rakibe göre önemli bir gol, sayı üstünlüğü elde etmek. (2) yarışta, rakibi çok gerilerde bırakmak. (3) (rekabette) biri ötekinden çok üstün olmak.

(1) karşı karşıya, yüz yüze. (2) çok yakın bir biçimde, göğüsleri birbirine değecek uzaklıkta, örnek: Çanakkale'de düşmanla göğüs göğse çarpıştık.

 Birinin evinde eğitim görüp yetişmek.?Onun kapısında büyümüştü, ona bu kötülüğü nasıl yapmıştı aklı almıyordu.?

 Birkaç kişi, birini kollarından bacaklarından tutup havaya kaldırmak.?Hep birlikte babalarını karga tulumba edip havuzun başına getirdiler.?

yaptığı, ortaya getirdiği iyi ve güzel şeylerden yalnız kendisi ve yakınları yararlanıyor anlamında söylenir.

ka. kötü bir duruma, güç bir duruma düşmek.

tümüyle uygun, elverişli, örnek: Bu iş ona biçilmiş kaftandı.

"Araları bozulmak, bozuşmak" anlamında tehdit olarak kullanılır.

Hareketlerini düzeltmezsen külâhları değişiriz, ona göre!

Bektaşinin birisi züğürt kalmış. Hem yaz ayı hem hava çok sıcak. Orada burada gezmekten yorgun düşmüş, aç bi aç dolaşmaktan halsiz kalmış. Tam cami yanından geçerken öğle ezanı okunmaya başlamış. Cami avlusuna girip şadırvandan suyunu içmiş. Abdest alanları görünce de "Bari ben de abdest alayım. sonra da cemaatle birlikte namaz kılar, çıkışta da mendil açarım" diye düşünmüş.

O sırada bir Rum bakkal, şadırvanda terazisinin kefelerini yıkamaktaymış. O da bunaldığı için, külahını çıkarıp yanına koymuş. Bektaşî, abdest aldıktan sonra kendi külahı yerine Rum bakkalın külahını alıp başına geçirmiş. Namaz sırasında bütün cemaat, başında Rum külahıyla namaza gelen bizim Bektaşiye bakıp durmuş.

Namazdan sonra Bektaşî herkesten önce camiden çıkıp kapı önüne mendil açmış. Cemaattekiler "Bakın şu Ruma, Müslüman olmuş, hem de güzel güzel namazını kıldı." diyip keselerinde ne var ne yok Bektaşînin mendiline dökmüşler. Bu durum Bektaşînin çok hoşuna gitse de pek bi anlam verememiş. Tam mendiline sığmayan paraları külahına doldurmak için başındaki külahı çıkarınca bir de ne görsün, Külah onun külah değil. Kendi kendine "Durum şimdi anlaşıldı. Cemaat beni Rumdan dönme Müslüman zannetti. Mangırlar bu yüzden geldi, Demek ki bazen külahları değişmek gerekiyormuş" demiş.

(1) göz alıcı, çiğ, parlak pembe renk. (2) bu renkte olan. örnek: çingene pembesi bir bluz giymişti.

Tüm Hakları Saklıdır © 2008 - 2024

Sitemizin SEO çalışması Seo Uzmanı Zeze tarafından yapılmıştır.
anlaminedir.com bir nerededir.com sitesidir.